28 Ağustos 2010 Cumartesi

İLHAMİ GÜLER NE KADAR DİRENİŞÇİ?

Müslümanlar cumhuriyet tarihinden bu yana zulme karşı direnmede-itiraf etmek gerekir ki- geri kaldı. Gerek Türkiye'de, gerek dünya çapında oluşan zulüm coğrafyasına ya gerektiği gibi ses veremedi ya da hepten suskun kaldı. 12 Eylül'le daha yeni yeni hesaplaşırken geçmişte anti-komünist cephede ABD ile dirsek temasında bulundu. Filistin meselesini dava kabul ederek savunurken örneğin Panama'daki Vietnam'daki kıyıma yeterince ses çıkarmadı. Zulüm gören Müslümansa mı savunmak gerekir? Bu da ayrıca cevap verilmesi gereken bir soru zaten.* Gerçi Müslüman Kürtlerin başına gelenler karşısında Müslümanların direnişi hangi boyutta onun da şahitliğini yıllardır yapmaktayız.

6 Ağustos 2010 Cuma

"hayır" CEPHESİNİ ANLAMAK


Sanırım 12 Eylül'de yapılacak referandum 12 Eylül darbesinden sonra yapılacak en önemli değişiklik. İçerik olarak T.C.'nin yazısız kanunlarını derinden sarsacak değişiklikler mevcut. Bunun farkında olanlar, olaya partisel bazda değil de içerik olarak taraf olanlar, üçe ayrılıyor: Evetçi'ler, hayırcı'lar ve oy kullanmayacaklar.
Türkiye muhalif hareketleri açısından bu vak'aya baktığımda ilginç tespitler düşüyor aklıma. T.C.'nin varlığına muhalif olan tüm ideolojiler, bunlar arasında İslamcıları,Sosyalistleri,Anarşistleri, ve daha birçoğunu saymak mümkün- devrimci karakterleri dolayısıyla iki yolu seçmek durumundalar.Ya ben bu ülkenin varlığını, anayasasını ve düzenini zaten tanımıyorum, dolayısıyla yapılacak değişiklik beni bağlamıyor ve toplumsal düzelmenin yolu devrimden geçer deyip oy kullanmamak; ya da devrimci olmak ülkenin sıcak gündeminden uzak durmak değildir yapılan değişiklikler yetersiz ve çok kısıtlı olmasına rağmen insani bir düzene dair ilk adımdır deyip "evet" demektir. Bu iki görüşü anlamak ve de hak vermek bir muhalif olarak çok zor değil ve kendi içinde oldukça tutarlı görüşler. Fakat hem muhalif hem de "hayırcı" olmak!?

sayıcı